Göz Tembelliği Ne Kadar Sürede Geçer?
Bazı kelimeler, yalnızca anlamlarıyla değil, taşıdıkları yankılarla da insanı derinden sarsar. “Göz tembelliği” ifadesi de onlardan biridir — tıbbi bir tanım gibi görünse de, içinde bir edebiyatçının sezgilerini harekete geçiren metaforlar barındırır. Çünkü bir gözün görmeyi reddedişi, aslında bir ruhun dünyayı algılamaktan kaçışı gibidir. Görmek, sadece retina işi değildir; kalbin, belleğin ve hayalin de bu dansa katılması gerekir.
Bir Gözün Sessizliği: Anlatıların Derinliğinde Göz Tembelliği
Edebiyatın büyük karakterlerine baktığımızda, “görmek” eyleminin bir tür içsel yolculuk olduğunu fark ederiz. Dostoyevski’nin Raskolnikov’u, suçu işlerken aslında kendi gözünü kör eder. Kafka’nın Gregor Samsa’sı, bir sabah böceğe dönüştüğünde ailesi onu “görmeyi” bırakır. Her iki durumda da göz, yalnızca bir organ değil; vicdanın, farkındalığın ve kimliğin aynasıdır.
Göz tembelliği tıpta ambliyopi olarak adlandırılır; bir göz, diğeriyle aynı netlikte göremez. Çocuklukta tedavi edilmezse kalıcı hale gelir. Ancak edebiyatın penceresinden bakıldığında, bu durum bir bedenden çok bir ruhun hikâyesidir. Çünkü bazen insan, dünyayı tüm güzelliğiyle görmek yerine, kendi karanlığını tercih eder. Göz tembelliği, bu anlamda, bilincin kararsızlığına benzer: görmek ile görmezden gelmek arasında sıkışmış bir varoluş.
Görmenin Zamanı: Tedavi ve Sabır Arasındaki Edebi Metafor
Tıbbi olarak göz tembelliğinin geçme süresi, kişinin yaşına, tedaviye başlama zamanına ve gösterdiği sabra bağlıdır. Erken yaşta fark edildiğinde 6 ay ile 2 yıl arasında belirgin iyileşme gözlenebilir. Ancak bu süre, bir romanın karakter gelişimi gibidir: hiçbir iyileşme aniden gelmez. Çocuğun gözü, tıpkı bir karakterin vicdanı gibi, zamanla uyanır; tekrarlayan pratikler, düzenli egzersizler ve sabır dolu bir bekleyişle yeniden ışığa kavuşur.
Yetişkinlerde süreç daha zordur, çünkü sinir yolları yerleşmiştir; ama bu, imkânsız değildir. Nasıl ki Proust, yıllar sonra “Kayıp Zamanın İzinde”nin ilk cümlesinde geçmişe dönmeyi başarırsa, insan gözü de bazen eski ışığına yeniden dokunabilir. Göz tembelliği, zamana karşı verilen bir mücadeledir — bir bakıma, belleğin yeniden eğitilmesidir.
Bir Gözün Uyanışı: Edebiyat ve Tedavinin Kesişimi
Her tedavi süreci bir anlatıya benzer. Doktorun önerdiği göz kapama tedavisi (sağlam gözün bantlanması), aslında görmeyen gözün kendi hikâyesini yazma fırsatıdır. Bu dönem, karakterin kendi iç sesini bulduğu roman sayfaları gibidir. Her gün birkaç saat boyunca kapalı gözün karanlığında, tembel göz yeniden yazmaya başlar: dünyayı, renkleri, gölgeleri, anlamı…
Bu sürecin ne kadar süreceği, bir yazarın romanını tamamlama süresi kadar kişiseldir. Kimi çocuk 6 ayda ışığı yakalar, kimi 2 yılda. Kimi yetişkin için ise bu yolculuk bir ömür sürer. Çünkü asıl mesele görmek değil, görmeyi yeniden öğrenmektir — tıpkı bir şairin, kelimelerin anlamını yeniden keşfetmesi gibi.
Sonuç: Görmenin Edebi Anlamı
“Göz tembelliği ne kadar sürede geçer?” sorusu, sadece bir tıbbi merak değil, insanın kendi varlığını yeniden inşa etme süresidir. Görmek, anlamaktır; anlamak, bağ kurmaktır. Ve her bağ, zaman ister. Belki de asıl mesele gözün değil, kalbin tembelliğidir — çünkü çoğu zaman biz dünyayı değil, dünyadan kaçışımızı izleriz.
Edebiyat bize şunu fısıldar: Her göz, yeniden görmeyi öğrenebilir. Yeter ki karanlıktan korkmadan bakmayı sürdürelim.
Okura Davet
Siz hiç bir karakterin “görmeyi” reddettiğini hissettiniz mi? Belki bir roman kahramanı, belki siz… Yorumlarda kendi edebi çağrışımlarınızı paylaşın. Belki de birlikte, kelimelerin ışığında yeniden görmenin yollarını buluruz.